Ahmet TEKİN


2002’den bu yana Türkiye seçimle yatıyor seçimle kalkıyor

Halkımız, gazetecisiniz 2002 yılından beri seçimle yatıyoruz seçimle kalkıyoruz, gazeteciler neden yazmıyorlar işsizliği ve hayat pahalılığını diyor.


Halkımız, gazetecisiniz 2002 yılından beri seçimle yatıyoruz seçimle kalkıyoruz, gazeteciler neden yazmıyorlar işsizliği ve hayat pahalılığını diyor. Türkiye’de iktidar partisinin yöneticilerine soruyoruz cevap alamıyoruz. İnsanlar, siz gazeteciler kendinize halkın sesiyiz diyorsunuz diye eleştiriyor. Ben de gazeteci olarak gazetemin köşesinde bütün sorunlarınızı dile getireceğim. Başta şunu söyleyeyim benzine, mazota zam geldikçe a’dan z’ye kadar her şeye zam geliyor. Özellikle vatandaşın şikayeti gıdada. Markete gittiklerinde bir haftalık yiyecek almak için en düşük 5-6 bin lira para gidiyor. Evde yiyecek ihtiyaçlarımızı kısmak zorunda kalıyoruz. Eskiden bir kişi çalışıp beş kişiyi doyuruyordu. Şimdiyse üç kişi çalışıyor, asgari ücret olmalarına rağmen karın doyurmaya yetiyor fakat çocuklarının okul masraflarını bankalara borçlanarak karşılamaya çalışıyorlar. TBMM’ye halkımız sesleniyor. Biz de mecliste başta enflasyonu düşürmelerini, asgari ücreti yükseltmelerini istiyoruz. Bir gün bir vatandaş yolda beni durdurdu. Belediyelerin koyduğu çöp konteynırlarının yanındaki elbise kutusunda bekliyorum, kendime işe yarar giyeceğim pantolon, gömlek ne varsa alıyorum diyor. Eskiden semt pazarlarında akşam toplandıklarından sonra belediye görevlileri gelirlerdi süpürür temizler giderlerdi. Şimdi vatandaş akşam pazarının toplanıp gitmesini bekliyoruz diyor. En azından birkaç sene öncesinde toplananlar gittikten sonra gelenlerin sayısı 3-5 kişiyi bulmaz diyor vatandaş. Şimdi çürükleri toplamak için gelenlerin sayısı 15-20’yi buluyor. İşte neden bu yazıyı yazmak istediğimi sorarsanız vatandaşın sesini duyurmak için. Benim kendi görüşüm hep seçim bitiyor ardından seçim propagandası başlıyor. Ve vatandaşın sesini duyan yok. İktidar bir tarafta seçim derdine düşüyor, muhalefet bir tarafta propaganda derdine düşüyor. Türkiye’de canlı yayınlarda bir sürü kişi konuşuyor. Bu televizyonlarda konuşanlar parasını kazanıyor. Halkı düşünen, yoksulu düşünen ben 73 yaşındayım. Türkiye’de halkını düşünen politikacıların olduğuna inanmıyorum. Seçim zamanı verdikleri sözlerin üçte birini tutsalardı bugün Türkiye bu durumda olmazdı. Benim bir isteğim şudur: Bizi yönetenlerin Türkiye Devleti’nin vatandaşlarını düşünmeleri. Ben milliyetçiyim diyen siyasi partilerin milliyetçi partilerle birleşmelerini, ben solcuyum diyen partiler, ben sosyalistim diyen partiler, ben devrimciyim diyen partiler bir araya gelmeli. Türkiye’de iki parti halkın sorunlarını çözebilir. İktidarda olan parti karşısında kuvvetli bir parti görürse halka daha iyi hizmet eder. Dünya’da olmayan değerler bizde var. Sanayi, doğal kaynaklarımız ve 4 mevsimi yaşayan bir ülkemiz var. Tarımımız eskiden Dünya’da 5.sıradaydı. Buğday satıyorduk, hayvan satıyorduk ve ülkemiz bugün samanı bile dışarıdan alıyor. Aslında kendimizi değil de halkımızı düşünme zamanı.

                                                                                                                                 

                                                                                                                                                                                                                             Demokrasi Köşesi

 

                                                                                                                                                                     Tekince 

                                                                                                                                                                      Ahmet Tekin

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.